Doğu Karadeniz Bölgesi, altın, bakır, kurşun ve çinko gibi yüksek değerli metal rezervleriyle Türkiye’nin madencilikte en stratejik merkezlerinden biri olmaya devam ediyor. Jeolojik yapısının sunduğu maden potansiyeli bölgeyi ulusal ve uluslararası yatırımcılar için cazibe noktası haline getiriyor.
Jeolojik Yapı Büyük Zenginliği ve Riskleri Birlikte Getiriyor
Rusya sınırından başlayarak Samsun’a kadar uzanan maden kuşağı, tarih boyunca işletmeye açılan çok sayıda sahaya ev sahipliği yaptı. Bugün de mevcut ocaklarda üretim sürerken, yeni rezervleri tespit etmeye yönelik arama çalışmaları yoğun şekilde devam ediyor.
Uzmanlar, bölgenin zengin maden yapısının yanı sıra dik topoğrafya, yoğun yağış ve zayıf zemin gibi faktörlerin heyelan ve kaya düşmesi riskini artırdığına dikkat çekiyor. Bu durum, madencilik faaliyetlerinde çevresel ve mühendislik tedbirlerinin kritik önem taşımasına neden oluyor.
“Bölgenin En Değerli Madeni Altın”
Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Fatma Gültekin, Doğu Karadeniz’in metalik madenler açısından sahip olduğu ayrıcalıklı konuma vurgu yaptı:
“Bakır, kurşun ve çinko yatakları Rusya sınırından Samsun’a kadar uzanan geniş bir bant üzerinde yer alıyor. Tarih boyunca çeşitli dönemlerde işletilen bu sahalarda bugün de faaliyetler devam ediyor. Yeni sahaların tespiti için de aramalar sürdürülüyor.”
Afet Gerçeği Unutulmamalı
Prof. Dr. Gültekin bölgedeki afet riskine ilişkin şu uyarıda bulundu:
“Doğu Karadeniz hem topoğrafyası hem de iklimi nedeniyle jeolojik afet riski en yüksek bölgelerimizden biri. Kaya düşmeleri ve heyelanlar sık yaşanıyor. Yanlış yerleşim planları ve yanlış müdahaleler doğal süreçleri afete dönüştürebiliyor.”
Gültekin, bölgenin özellikle altın açısından çok değerli olduğunu ve bu nedenle yerli-yabancı birçok madencilik şirketinin bölgede çalışmalar yürüttüğünü ifade etti.





